Sis ve Gece / Ahmet Ümit
251 Sayfa
Doğan Kitap
Her kritik olayda böyle pencerelerde bekler beni. Ona nasıl görünüyorum acaba? Uğradığı düş kırıklığı adımlarına yansıyan sünepe bir adam... Yok canım, Melike'nin gözünde ben hep güçlü bir erkek olmuşumdur. Ama belki de bu güçsüz, bitkin halimi seviyordur. Böylece, bana daha yakın oluyor, yardım etme fırsatı buluyor. Şefkat, özveri hep ağır basmıştır Melike'de... Belki onun silahı bu, iyiliğiyle, özverisiyle karşısındakini baskı altında tutmak. Onu bırakamamamda bu özelliklerinin etkisi olmadı mı? Belki de kurnazca davranıyor, bütün bu özveri, bu anlayış erkeğini yitirmemek için yaptığı bir gösteri. Yok canım, bu kadın beni seviyor. Hep de sevdi. Ya ben?
(45. sayfa)
---------------------------------------------------------------------------
Ne kadar da masum görünüyorlar. Sanki geceleyin dışarı çıkmalarına izin vermeyen babalarına kızmış gibi bir halleri var. Kimseyi onların terörist olduğuna inandıramazsınız. Aralarında ellerine hiç silah almamış olanları da var, ama çoğunluk ya polis katili ya banka soyguncusu. İnancın ne kadar yıkıcı bir silah olabileceğini bir kez daha görüyorum. Bu genç beyinler, bu tutkulu kişilikler doğru bir yöne kanalize edilebilseydi ülkeye ne kadar yararlı olurlardı diye yazıklanmaktan kendimi alamıyorum.
(72. sayfa)
-----------------------------------------------------------------
Belki yadırganacak bir durum; ikisiyle birlikteyken hiç suçluluk duymuyordum; ne Mine'ye ne de Melike'ye karşı. Sanki iki kadınla yaşamak benim için normal bir şeydi.
Mine'yle ilişkim başlamadan önce karımdan sıkıldığımı hatırlıyorum. Hatta aramızdaki sevginin iyice tükendiğini düşündüğüm anlar bile oluyordu. Ama Mine'yle ilişkiye girince tuhaf bir biçimde evliliğim de canlanmaya başladı. Melike'yi bambaşka bir gözle görme olanağı buldum.
Birine aşıktım, ötekini seviyordum. İkisiyle birlikte mutluydum. Tek sorun bu duygumu ikisine birden anlatmayışımdı. Kendime itirafta güçlük çeksem de sanırım Melike'den ayrılmayışımın nedeni de buydu...
(88-89. sayfa)
----------------------------------------------------------
Yeni kuşak gerçekten de çok farklı. Belki de böyle olması gerekiyor. Dünya çok hızlandı. Amcamın anlamadığı da bu. Ülke çıkarları, yurtseverlik, bunlara bağlı olarak da istihbarat anlayışı çok değişti.
Belki de yeni gelenler düzeltecek teşkilatı... Çağın gereklerine uygun yapı kuracaklar. Çünkü onlar devleti, ülkeyi yalnızca kendi malları gibi görmüyorlar. Belki memurca yaklaşıyorlar, ama bu daha mantıklı değil mi?
(146. Sayfa)
-----------------------------------------------------
Yağmurdan iki damla, kulaklarında küpe:
saçlarında sarhoş ikindi esintileri:
aysız gecelerin dantelleriyle örülü kirpikler:
dudaklarında pembe kanatlı bir kelebek:
tenin sabah güneşinde buğday rengi:
gözlerinde kıvranan derin siyahi istek...
Biraz eğ başını, hafifçe gülümse, oldu.
Işık uygun, harika bir fotoğraf olacak bu;
bir de fonda şu cüzamlı yeryüzü olmasa!
Ah, kurumuş deniz toprağındaki gümrah baca!
Ah, aç yolcuları taşıyan ekmekten tekne
yine de seviyorum seni sakın kıpırdama!
(153. sayfa)
----------------------------------
Belki yadırganacak bir durum; ikisiyle birlikteyken hiç suçluluk duymuyordum; ne Mine'ye ne de Melike'ye karşı. Sanki iki kadınla yaşamak benim için normal bir şeydi.
Mine'yle ilişkim başlamadan önce karımdan sıkıldığımı hatırlıyorum. Hatta aramızdaki sevginin iyice tükendiğini düşündüğüm anlar bile oluyordu. Ama Mine'yle ilişkiye girince tuhaf bir biçimde evliliğim de canlanmaya başladı. Melike'yi bambaşka bir gözle görme olanağı buldum.
Birine aşıktım, ötekini seviyordum. İkisiyle birlikte mutluydum. Tek sorun bu duygumu ikisine birden anlatmayışımdı. Kendime itirafta güçlük çeksem de sanırım Melike'den ayrılmayışımın nedeni de buydu...
(88-89. sayfa)
----------------------------------------------------------
Yeni kuşak gerçekten de çok farklı. Belki de böyle olması gerekiyor. Dünya çok hızlandı. Amcamın anlamadığı da bu. Ülke çıkarları, yurtseverlik, bunlara bağlı olarak da istihbarat anlayışı çok değişti.
Belki de yeni gelenler düzeltecek teşkilatı... Çağın gereklerine uygun yapı kuracaklar. Çünkü onlar devleti, ülkeyi yalnızca kendi malları gibi görmüyorlar. Belki memurca yaklaşıyorlar, ama bu daha mantıklı değil mi?
(146. Sayfa)
-----------------------------------------------------
Yağmurdan iki damla, kulaklarında küpe:
saçlarında sarhoş ikindi esintileri:
aysız gecelerin dantelleriyle örülü kirpikler:
dudaklarında pembe kanatlı bir kelebek:
tenin sabah güneşinde buğday rengi:
gözlerinde kıvranan derin siyahi istek...
Biraz eğ başını, hafifçe gülümse, oldu.
Işık uygun, harika bir fotoğraf olacak bu;
bir de fonda şu cüzamlı yeryüzü olmasa!
Ah, kurumuş deniz toprağındaki gümrah baca!
Ah, aç yolcuları taşıyan ekmekten tekne
yine de seviyorum seni sakın kıpırdama!
(153. sayfa)
----------------------------------